Saadet partisi Afyonkarahisarı merkez ilçe başkanı Hüseyin Ayva yaptığı haftalık basın açıklamasında önemli konulara değindi.
Hüseyin Ayva;Yangın söndürme, sel gibi felaketlere karşı önceden tedbir almayanlar. Tedbirsizce dere yataklarına şehirleşmenin yolunu açanlar. Şimdi aynı tehlike karşımızda İstanbul Depremi için durmaktadır. Allah muhafaza etsin böyle bir deprem için hazır mıyız? Bizim yaşanan felaketlerden gördüğümüz şudur; Türkiye’nin büyük bir olası felakete ne yazık ki hazır olduğunu söylememiz mümkün değildir.
AFETLERE KARŞI 5 MADDELİK ÖNLEM ÖNERİSİ
Afetler ülkemizin bir gerçeği ve giderek şiddetini arttıran bir vakıa, bu halde toplum ve devlet olarak her türlü afete karşı hazır olmalı, bu noktada bir takım somut tedbirler almalıyız. Bu konudaki önerilerimizi sıralamak istiyorum.
1- Mevcut personel yasaları ile büyük illerin dışındaki il ve ilçe belediyelerinde yapı denetimi ve ruhsat verme görev ve sorumluluğunu yüklenecek uzman personel istihdamı mümkün olamamaktadır. Gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve söz konusu belediyelerde görev yapmanın ekonomik teşviklerle cazip hale getirilmesi böylece uzman personel eksikliğinin giderilmesi sağlanmalıdır.
2- Her afetten sonra sorumluları belirleyecek ve cezalandıracak “Geçici Özel İhtisas Mahkemeleri” kurulmalıdır
3- Afetlerin yol açtığı can ve mal kayıplarının önemli nedenlerinden “mühendislik hataları”nın en aza indirilmesi için inşaat sektöründe çalışan mühendis, tekniker, kalfa, usta, işçi vb. bütün bireyler afetlerle ilgili olarak eğitilmelidir. Bu konuda yapılacak faaliyetlerde “Mimar ve Mühendis Odaları”nın etkin olarak yer alması gerekir.
4- Afetlerle birlikte yaşama kültürünün toplumda yerleştirilmesi gerekir. Bu da ancak tüm toplum kesimlerinin afetler konusunda eğitimden geçirilmesi ile mümkün olacaktır. Bu amaçla gerçekleştirilecek eğitim seferberliğine kamu ve özel bütün kurum ve kuruluşların katkıda bulunması fikirlerinin alınması gerekir.
5- Yangın ve sel gibi afetlerde mücadele ederken hayatını kaybeden personele şehitlik payesi verilmelidir.
Bütün bu süreçlerden çıkarılması gereken en büyük ders iktidar ve belediyelerin olası bir İstanbul depremi ya da farklı afet durumlarında birbirlerine görev yüklemek yerine iş birliği içinde afetle mücadele ve önleme için koordinasyon içinde olmalıdır. Afet günlerinde birlik ve beraberlik her zamankinden daha önemli bir hal almaktadır. Biz millet olarak bu farkındalığa sahibiz. Hatta zor günlerde birlik olmak, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmak milletimizde farkındalıktan da öte bir refleks haline gelmiştir.
İSRAFI KESİN ONDAN SONRA BU MİLLETE İBAN GÖNDERİN
Ancak iktidara baktığımızda ise bunun bir IBAN atma refleksine dönüştüğünü görüyoruz. Hal böyle olunca insanımızda “benim ödediğim vergiler nereye gidiyor” diye sormadan edemiyor. Vatandaşlarımız zaten afet günlerinde kullanılması için vergi vermektedirler. Üstelik bu vergiler zaten günden güne hem daha çeşitli hem de daha yüksek hale geliyor. Allah aşkına bu kadar vergi nereye gidiyor da üstüne bir de afet günlerinde para toplamak için iban numarası atılıyor.
Yaşanan her kötü günün açtığı yara milletimiz bu yaraların acısını yaşamakta; iyi de savurganlık kimde, ihmal kimde, vurdumduymazlık kimde? Savurganlığın daha detaylı bir boyutu ibretamiz bir boyuttur. Bakınız burada İslam tarihinden bir örnek hadiseyi aktarmak istiyorum. Sultan Baybars halka yeni vergiler yüklemek istemiştir. Bunun da başlıca sebebi Moğol İstilasına karşı orduyu teçhiz etmektir. Bu karara imza atmasını istediği büyük alim İmam Nevevi kendisine şu cevabı vermiştir; “Şu kadar hizmetçin, üzerlerinde ise şu kadar ziynet ve mücevher var, önce onları sat sonra bu kararı imzalayalım”
Bugün kamu kuruluşlarınızın şu kadar lüks araçları, sarayları aratmayacak lüks binaları vardır, buralarda çalışıp israfa bulaşan onca insanlar araçlarını satsınlar, israfı kessinler siz de ondan sonra bu millete İBAN gönderilsin. Unutmayınız ki; vatandaşlarımız tarafından ödenen hiçbir vergi; devlet adamlarının, kamuda çalışanların hayat standardı yükselsin diye yapılan bir bağış değildir!
PCR TESTİ İSTEMEK DAYATMADIR
“6 Eylül 2021 pazartesi gününden itibaren…”iç işleri bakanlığının valiliklere gönderdikleri genelgede
Alınan tedbirler arasında, aşılama çalışmalarının gönüllük esasına göre yürütülmeye devam edileceği, söylenirken diğer yandan PCR TESTİ ZORUNLULUĞU getiriliyor.
“6 Eylül 2021 pazartesi gününden itibaren aşı olmayan kişilerin; konser, sinema , tiyatro ,özel araç hariç uçak, otobüs, tren veya diğer toplu ulaşım araçlarıyla gerçekleştirecekleri şehirlerarası seyahatler için vatandaşların toplu olarak bulunduğu faaliyetlere katılımında negatif sonuçlu PCR testi zorunluluğu getirilecek. Bu çerçevede işletmeciler/organizatörler tarafından etkinliklere girişte HES kodu üzerinden kişilerin aşılı/geçirilmiş hastalık (Covid-19 hastalığı sonrası bilimsel olarak bağışık kabul edilen süreye göre) veya azami 48 saat önce yapılmış negatif PCR testi sorgulaması yapılacak. Kişi hastalığı geçirmemiş veya aşılı değil veya negatif PCR testi yok ise etkinliğe katılmasına müsaade edilmeyecek.”
Diğer yandan milli eğitim bakanlığının okullara gönderdiği genelgede aşı olmayan Öğretmen ,Okul Görevlisi ve Öğrenci Velilerini PCR testi olmadan okula almayacağını hatırlatmasıdır. Velinin alınmadığı okula öğrenciyi okula kim gönderecek buradan sormak istiyorum milli eğitim bakanlığına.
18 milyon kişi ne aşı olmuş ne PCR testi yaptırmış nede hastalığa yakalanmış .. devletimizin Aşı olmayanlar dan , Haftada 2 defa PCR testi istemesi kabul edilemez ,Bu aşı olmak istemeyenleri aşıya mecbur bırakmaktır. Dayatmadır. Bu hatalı uygulamadan derhal vazgeçilmelidir.
Bu düşüncelerle beni sabırla dinlediğiniz , için teşekkür eder iyi günler dilerim. Dedi.