55 yılı aşkın bir yaşamın 34 yılını kamu görevinde bulunarak, 20 yılını aşkın bir sürede Türkiye Kamu-Sen konfederasyonuna bağlı Türk Tarım Orman Sendikası 10 nolu Şube Başkanlığı yaparak geçirdim.
1 Mayıs Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma Gününde; Atatürk’ün sivil örgütlenmeye bakışı, sendikalara bakışı veya kısacası Demokratik Kitle örgütlerine bakışı nasıl olmuştur. Bunu biraz irdelemek istiyorum.
Bu örgütlenmeler Osmanlı Devleti’ne kadar uzanan tarihsel bir geçmişe sahiptir. II. Meşrutiyet bu noktada önemli bir başlangıcı ifade etmektedir. 1909 yılında Anayasa’ya eklenen 120.Madde ile yasaklanan örgütlenme alanları belirtilmiş ve örgütlenme hakkı sadece Osmanlı tebaasına verilmiştir. Bu haktan sosyal gruplar gibi öğretmenlerde yararlanmıştır. İlk öğretmen örgütü “Encümen-i Muallim” adı ile Temmuz 1908’de, Bu yapılanmayı “Muhafaza-yı Hukuk-ı Muallimin Cemiyeti” (1908) izlemiştir.
Takip eden yıllarda 1913’te “Muallimler Yurdu”, 1916’da “Millî Talim ve Terbiye Cemiyet”i, I. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru da “Darulmuallimîn Mezunları Cemiyeti” kurulmuştur.
1920 yılında ise eğitim alanında ilk örgütlü grev yapılmıştır. Sekiz ay süresince aylıklarını alamayan öğretmenlerin tepkileri sonrası 1 Mart 1920 tarihinde başlayan ve on dört gün süren ilkokul öğretmenleri grevi ilk “hak grevi” olarak tarihteki yerini almıştır.
Milli Mücadele dönemine gelindiğinde ise İstanbul ve Ankara Hükümetlerine bağlı öğretmen örgütlenmeleri görülmektedir. 1920’de Atatürk’ün desteği ile öğretmenlik mesleğini korumak, öğretmenlerin sosyal statü ve ekonomik durumlarını düzeltmek, geliştirmek, Milli Mücadele’ye destek vermek amacıyla “Türkiye Muallimler ve Muallimeler Derneği” faaliyete geçirilmiştir. Maarif Vekâleti’ nin de desteği ile dernek; Antalya, Denizli, Konya Akşehir ve Amasya gibi illerde şube açmıştır. 1921’de dernek taşrada güçlendiği için bir üst birlik halini almıştır. “Türkiye Muallime ve Muallimler Birliği” adını alan bu üst yapılanma Cumhuriyet Türkiye’si için de önemli bir örgütlenmedir. Birliğin, 15-21 Temmuz 1921’de düzenlediği Maarif Kongresine Atatürk, Polatlı cephesinden gelerek katılmış, çok önemli bir konuşma yaprak ulusun geleceğini eğitime endekslemiş ve ulusal eğitim vurgusu yaparak “Öğretmenler gelecek nesil sizlerin eseri olacaktır” veciz sözü ile öğretmenlere büyük bir misyon yüklemiştir. Daha sonra adı Temmuz 1925’de “Türkiye Muallimler Birliği” olan yapılanmanın, 1929 yılında 240 şubeye ulaşarak, özellikle Cumhuriyetin toplumsal yaşama getirdiği yeniliklerin toplumsal hayata aktarılmasına dönük işlevleri de olmuştur.
Yeni Turkiye’nin kurucuları bağımsızlık savaşının kazanılmasından sonra işlerinin bitmediğinin bilincindedirler. Siyasi bağımsızlığın teminatı olarak görülen ekonomik bağımsızlığı sağlamak temel amaç olarak kabul edilmiştir. 1923 yılının başlarında M. Kemal Paşa ve arkadaşları bu konuda, çeşitli kesimlerin temsilcilerinin katıldığı bir iktisat Kongresi toplama kararı almışlardır. 17 Şubat 1923 tarihinde 1135 delegenin katıldığı Mustafa Kemal Paşa’nın açış konuşmalarıyla çalışmalarına başlayan İktisat Kongresi 4 Mart 1923 tarihinde çeşitli kararlar alarak dağılmıştır.
Bu kongrede çalışanlar adına önemli kararlarda alınmıştır. Bunlar; Amele yerine işçi denilmesi, Çalışma saatlerinin sekiz saate indirilmesi, 12 yaşından küçüklerin çalıştırılmaması, Gece çalışmalarına çift ücret ödenmesi, Asgari ücretin belediyelerce tespit edilmesi, Ücretlerin para olarak ve gününde ödenmesi, Hastalık nedeniyle çalışamayan işçilere gündeliklerinin ödenmesi, Kaza ve hayat sigortasının kurulması, Milletvekili ve belediye seçimlerinde mesleki temsil ilkesinin uygulanması, Hammaddelerin işlenmeden ihraç edilmemesi, İşçi çocuklarının yatılı okullarda bedava okutulması, Lojman yapımının sağlanması.
İzmir İktisat Kongresinde alınan kararlara bakıldığı zaman Mustafa Kemal Atatürk ile arkadaşlarının aldığı kararların çalışma hayatına, sivil toplum örgütlerine, demokratik kitle örgütleri ile sendikalara verdiği önemi göstermektedir. Daha Cumhuriyet ilan edilmemiş, Ankara’daki Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile yol alınmaktadır.
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Türk toplumundaki değişim ve yenilenme hızlanmış olup, bazı sorunları da beraberinde getirdi. 1924 Anayasası ile dernek kurma hakkı tanınmış almasına rağmen patlak veren Şeyh Sait Ayaklanması nedeniyle 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu (Sıkıyönetim Kanunu) ile iktidara, muhalif siyasi kuruluşları ve işçi derneklerini, sendikaları kapatma yetkisi verilmiştir.
Cumhuriyetin tek partili döneminde ikinci önemli yasaklar 1936 yılında kabul edilen 3008 sayılı iş yasası ile getirildi. 1937 yılında yürürlüğe giren bu yasa ile bazı işçilere çeşitli haklar tanındı. Ancak grev yapmak açık bir şekilde yasaktı yine bu yasadan önce 1933 yılında Türk Ceza Kanunu’nda yapılan bir değişiklik ile zor ve şiddet kullanarak veya tehdit ile işçileri greve zorlayanların, altı aydan beş yıla kadar hapsedilmesi hükmü yer almıştır. Ayrıca ilk yasak 1938 yılında 3512 sayılı Cemiyetler Yasası ile de “sınıf esasına dayalı” örgüt kurmak yasaklanmıştır.
Kısacası Mustafa Kemal Atatürk toplumun her kesimi ve sorunu ile ilgili İnkılaplar yaptığı gibi çalışma hayatında önemli İnkılaplar yaparak. Emek örgütlenmesini şekillendirmiştir.
Birinci ve İkinci Paylaşım savaşları arasına rast gelmiş, İmparatorluğun son bulduğu ve yeni Cumhuriyetin kurulduğu bir sendikal süreç, Günümüzü süreçleri ile kıyaslanamayacak düzeyde iyi ve örgütlüdür.
Son Söz Olarak; VARLIĞIM TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN.
NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE
Abdullah Umurhan