Kamu-Sen İl Temsilçisi Nizamettin ŞENOL’dan tarihi açıklama, Şenol yaptığı açıklamada;”Tarihi günler yaşıyoruz. Tabi, bu günlerde tarihe geçenler nasıl anılacak, hayırla mı, beddua ile mi, Allah ömür verirse hep birlikte göreceğiz. Düne kadar, yaklaşık 3 yıldır, Çözüm Süreci- Kardeşlik Projesi vb adlarla andıkları proje birilerinin başına bela olacak gibi. Şivanperverlere kırmızı halı serenler, göz yaşları dökerek bağrına basanlar, bugünlerde milliyetçiliği oynamaya başladılar. Tarih şahittir ki, zaman zaman SİVRİTTİKLERİ KAZIK SAHİBİNE BATMIŞTIR.
Son 3 yılda sözde çözüm süreci ile ilgili neler söylediler. Bunlar sır değil, girersiniz google’a orada görebilirsiniz. Bu süreci hayvanlar bile anladı, diyerek, çözüm sürecine ihanet süreci diyenlere, hakaret eden akil sendikacılardan tutun da, akil adam olarak, Türk Bayrağı’nın adı değişsin, diyenler, Ne mutlu Türküm diyene! Veciz sözünü, dağdan, taştan silenler, milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, çocuklarımıza okuttuğumuz ANDIMIZ’ı yasak edenler, bugünlerde Kürt Sorunu yoktur, demeye, Kızıl Elmadan, İlay-ı Kelimetullahtan bahsetmeye başladılar. Yakında biz de Turancıyız, bütün Türkler bir ordu, filan gibi söylemlerine de rastlarsanız hiç şaşırmayın.
Beyler yeni bir şey söyleyin, biz yıllardır bu ülkede Kürt sorunu yoktur, bu milletin tüm dertleri ortaktır, Kürdü de işsiz, Türkü de işsiz, Kürdü de hastane kuyruğunda, Türkü de, Arabı da, Çerkezi de derken, bizim gibi düşünenlere hakaretler yağdıranlar, ırkçılıkla suçlayanlar siz değil miydiniz? Biz bu milletin ortak adı Türktür, herkesin etnik kökenine saygılıyız, onları reddetmiyoruz, tam tersine saygı duyuyoruz derken, bizleri ayrımcılık yapmakla, Kürt kardeşlerimizin sorunlarını görmemekle itham edenler, siz değil miydiniz? Madem ki, Kürt sorunu olmadığına inanıyordunuz, Kandille masaya neden oturdunuz, İmralı’daki bebek katilini neden “bey” yaptınız? Kürt kardeşlerimizin, hangi farklı sorunu sebebiyle teröristleri baş tacı yaptınız, sorun yok diyorsanız, onlarla 3 yıldır neyi müzakere ediyorsunuz? Ağrı’da yaşanan olaya kadar, onların her şımarıklığına, yol kesmelerine, kimlik kontrolü yapmalarına, mahkeme kurmalarına, sözde paçavralarını bayrak yapmalarına, sözde şehitlik açmalarına, hainlerin heykellerini dikmelerine, Kürt kardeşlerimizin kızlarının, oğullarının, zorla, gerilla olsun diye dağa kaçırılmalarına kim göz yumdu?
Tüm bunları bu millet unutacak mı? Unutana yazıklar olsun. Sözde akil adamların, onca rezil söylemlerini yok sayanlara yuh olsun. Peki ne oldu da, şimdi ağız değiştirdiler? Baktılar ki, KENDİ SİVRİTTİKLERİ KAZIK KENDİLERİNE BATMAK ÜZERE. Bizzat, kendilerinin meşrulaştırdığı, bir bölücü sözde siyasi parti seçimlere, yüzde 10 barajını aşmak iddiası ile giriyor. Memleketin 40 bin evladının katilleri, sayelerinde, Türkiye partisi olmuş da bizim haberimiz olmamış. Tüm hesaplar milletvekili sayısı üzerine, iktidardan düştüklerinde, kendilerini neler beklediğini hesap edenler, bölücü partinin barajı aşması korkusuyla, çözüm sürecini kökten reddedecek söylemlere sarıldılar. Yapılan anketlerde, sırat köprüsünün üzerinde olduklarını anlayanlar, 50-60 milletvekili kaybına tahammülü olmadığını kavradılar.
Şunu da söylemek istiyorum, bu bölücü siyasi partinin Türkiye Partisi ağzıyla, ortaya koyduğu söylemlere inanmak, bunların, ülkeyi bölme iddialarından vaz geçtiğini zannetmek, AKP gitsin de, ne olursa olsun diyerek, bunları meşru bir siyasi hareket gibi görmek İKİNCİ BİR KAZIĞI SİVRİLTMEKTİR. Birinci kazığı sivriltenler bellidir. Bunlar, siyasi iktidar ve adına sendika diyen yandaşlar, bu ortamdan maddi menfaat sağlayanlar, makam unvan sahibi olanlar, sözde, entellektüel olma adına millete ihaneti adam olmak zannedenlerdir.
Kim iktidar olursa olsun, bu milletin geleceğini karartanlar, kendi ikbal ve menfaatleri için, millete batacak kaygısı gütmeden, kazık üstüne kazığı sivriltenleri milletçe görmek zorundayız. Siyasi varlığım devam etsin düşüncesiyle, bu milletin algısına hakaret edenler, saat başı, farklı fikirleri milletin gözünün içine bakarak yüzleri kızarmadan söyleyerek, esasen, kendilerini her Allah’ın günü reddedenler ortadadır.
Yanlış yapanların gitmesi için, bir başka yanlışa gerek yoktur. Milletçe, yanlış yapanları görmek ve göndermek, artık, şart olmuştur. Genel İşsizliğin % 11.3 e, doların 2.70 TL’ye çıktığı, genç işsizliğin % 20’leri aştığı, adil gelir dağılımının hayal bile edilemediği, 5 Milyon gencin KPSS’ye girerek dahi işsiz kaldığı, bakan ve iktidar partisi yakınlarının sınavsız devlet memuru yapıldığı, yargı bağımsızlığının kalmadığı, korkunun egemen kılındığı, demokrasinin sakatlandığı, parlamenter sistemin tehdit edildiği, memurların işçi yapılarak, iş güvencesiz hale getirileceğinin çekinmeden söylendiği, çalışanların pastadan payının her geçen gün küçüldüğü, insanların senden benden diye ayrımcılığa tabi tutulduğu, okul, MEB ve diğer bakanlıklardaki yandaş olmayan yöneticilerin açıkça infaz edildiği, alın terinin, bilgi, donanım ve liyakat yerine, yandaşlığın esas alındığı, kamuda kargaşanın tavan yaptığı günümüzde sorumlular bellidir.
Bunca hata ve yanlışı yapanlar ortada dururken, bunların sorumlularını cezalandırmak demokrasi içinde mümkün iken, birileri, umutlarını bölücü bir siyasi partinin barajı aşmasına bağlıyorsa bu ülkenin hiçbir geleceği kalmamış demektir. BU MİLLETE KAZIK ÜSTÜNE KAZIĞA HAYIR!” dedi.