Güncel Haberler

GÜN UZAR,YÜZYIL OLUR…

Başlık, çoğunuza tanıdık gelmiş olabilir. Ünlü romancı Cengiz Aytmatov’un bu ismi taşıyan (kimileri “Gün Uzar Yüzyıl Olur” diye yayınladı) güzel bir romanı vardır. Stalin dönemini inceden eleştiren, Orta Asya Türklerinin yaşadıkları zor şartları anlatan ve “gelenekle materyalizmin” karşılaştırmasını yapan romanın adı kadar iz bırakan bir diğer özelliği de ; “mankurt” terimini sosyo-politik sözlüğümüze kazandırmasıdır.Bugünkü konumuz Cengiz Aytmatov veya romanı değil. Bu yüzden “mankurt”un ne demek olduğunu bilmeyen varsa lütfen araştırsın. Biz sadece Türk Tarihine damga vurmuş bir günün, nasıl asra bedel olduğunu anlatmak için ünlü romanın adını ödünç aldık. Rahmetli Cengiz Aytmatov üstadın affına sığınarak konumuza dönelim…Değerli Kazım Demirer kardeşimiz geçen hafta gazetemizde bana göre son yılların en dikkat çekici yazılarından birini yazdı. Geçen yıl 26 Ağustos günü Şuhut Anayurt’ta yayınlanan güzel yazısının devamı niteliğinde olan bu yazı, bizlere yani Şuhutlulara pek çok uyarıda bulunuyordu. Bulabilenler her iki yazıyı da dikkatlice okusunlar. Bazen kısa bir makale, onlarca kitaba bedeldir ve saatlerce konuşma yapmaktan daha etkilidir.Biliyorsunuz bu yıl BÜYÜK TAARRUZ’un 100.Yıldönümü. Bu harekatın bize yeni bir devlet kazandırdığını, işgâl altındaki vatan köşelerini istiklâle kavuşturduğunu, çiğnenen onurumuzu ve izzetimizi geri getirdiğini unutmayalım.”Türkler, tarih yapmaktan tarih yazmaya fırsat bulamamış bir millettir” diye anlamlı bir söz vardır ve bence de doğrudur. Biz tarihimizi yabancı kaynaklardan öğreniyoruz. Osmanlı döneminde tarihçiliğin ne yazık ki bir metodolojisi olmadığından derinliği yoktur yani yüzeyseldir. Tarih bilimi Cumhuriyetle birlikte kendini bulabilmiş ve bir disipline kavuşmuştur. Ancak Cumhuriyet sonrası tarih bilimi tam anlamıyla mükemmel, dört dörtlük değildir. Bazı vehimlerin ve korkuların gölgesinde tarihçilik yapılamaz. Tarihçilik sadece zaferleri,fetihleri, görkemli günleri yazarak yapılmaz; yenilgiler, kayıplar. hatalar da yazılmalıdır ki geçmişten ibret alınsın.Geçenlerde kitap sayfalarını karıştırırken “tarihi öğrenmeyenler, onu yeniden yaşamak zorunda kalırlar” diye bir söze rastladım. Ne kadar doğru ve anlamlı…Milli Mücadele ya da diğer bir ifadeyle “Kurtuluş Savaşı” hakkında herşeyi biliyor değiliz.Askeri kayıtlarda bir sıkıntı yok. Ancak bütünü oluşturan parçalarda yani yerel kayıtlarda inanılmaz boşluklar var. Kurtuluş Savaşı dönemindeki Şuhut’u araştırmaya başladığımız günlerde bu kadar zorlukla karşılaşacağımızı aklımızın ucundan geçirmemiştik.Aradığımız her şeyi, hâzır ve nâzır halde bulacağımızı sanıyorduk. Netice itibariyle üzerinde çalıştığımız dönem ilkçağ ya da ortaçağa ait değildi ki, sıkıntı yaşayalım. Rahmetli dedelerimden (Mevlüt Satılmış ve Hüseyin Özdemir) savaş hatıralarını dinlediğim, eni konu 90-100 yıl öncesine yani çok yakın bir zaman dilimine ait bilgilerin ve belgelerin peşindeydim.Bir yıl olarak planladığımız çalışma dört yıla yakın sürdü. Kaynak ve materyal sıkıntısı bizleri hayli yordu. Demem o ki, Kurtuluş Savaşı sırasında Şuhut gibi nice yurt köşesinin tarihi aydınlatılabilmiş değil. O döneme ilişkin askeri kayıtların yanısıra Müdafa-i Hukuk cemiyetlerinin karar defterleri gün yüzüne çıkarılmalıdır. Yine Kuva-yı Milliye çetelerinde görev yapmış, daha sonra orduya katılmış insanların varsa günlükleri, muhasebe ve kayıt defterleri, verilen-alınan emirler, istihbarat notları.. vb..yazılı belgeler toplanarak tasnif edilmelidir.Karaadillili Karadirek Ahmet Çavuş’a ait günlükleri, torunu emekli öğretmen Musa Karadirek hocamda görmüştüm..Bir kısmı Osmanlı Türkçesi, bir kısmı da latin alfabesi ile yazılmış, muntazam, dönemin gerçeklerini bire bir anlatan bu günlükler, Afyonkarahisar bölgesindeki milli direnişi ve şahlanışı en güzel biçimde özetleyen tarihi belgelerdir. Musa Karadirek hocamın kaleme aldığı iki cilt halindeki roman, Kurtuluş Savaşı’nın Afyon ve Şuhut cephesini Karadirek Ahmet Çavuş’un gözüyle anlatmaktadır. Bu önemli eser, keşke Büyük Taarruz’un 100.Yıldönümü’nde yani bu yıl yayınlanabilse. Buradan Musa Karadirek hocama bir ricada bulunmak istiyorum; bu kitabı devletimiz bassın. Afyonkarahisar Valimiz Gökmen Çiçek’in konuya ilgi göstereceğinden eminim.Konumuza geri dönecek olursak; Kazım Demirer’in gazetemizde dile getirdiği ve yapılmasını teklif ettiği hususlar; hem Şuhut’un Kurtuluş Savaşı yıllarındaki tarihini aydınlatacak, hem de ilçemizin verdiği kutlu mücadeleyi Türkiye’ye ve dünyaya ilân edecektir.Demirer’in en kıymetli önerisi; Atatürk’ün ilçemize geldiği tarih olan 24 Ağustos gününün “ŞUHUT ŞEREF GÜNÜ” olarak kutlanmasını istemesidir. Şuhut Kaymakamlığı ve Şuhut Belediyesi bu teklifle ilgili bir çalışma yaparsa, kazanan Şuhut olacaktır. Büyük Taarruz’a ev sahipliği yapan Şuhut, taarruz öncesi aylarca Türk Ordusunu misafir etmiş, Akşehir ve Isparta tarafından gelen cephanenin Kocatepe’ye naklinde görev almış, düşmana karşı kadınıyla erkeğiyle kahramanca mücadele vermiş bir yöredir. Daha önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi, Şuhut’a “İSTİKLÂL MADALYASI” verilmesi için girişimlerde bulunulması milli bir görevdir.Bir hakkın teslim edilmesidir.Basından öğrendiğimize göre; Büyük Taarruz’un 100.Yıldönümü münasebetiyle Afyonkarahisar’da yıl boyu etkinlikler düzenlenecek. Bunun ilk adımı olarak Afyon Kocatepe Üniversitesi 26-28 Ağustos 2022 tarihleri arasında “100.Yılında Uluslararası Büyük Taarruz ve Başkomutan Meydan Muharebesi Sempozyumu” tertipledi.Sempozyuma Türk Tarih Kurumu da destek verecek. Yıl içinde buna benzer pek çok toplantı yapılacağı, sergi, konser ve yarışmalar düzenleneceği, gelen bilgiler arasında…Peki Şuhut olarak biz ne yapacağız ? Bizim naçizane tekliflerimiz şöyle;
1-Aynı Afyon’da olduğu gibi Şuhut’ta da bir sempozyum düzenlenmeli.Tarih olarak ise 24-25 Ağustos 2022 günleri belirlenmeli ki en azından Afyon’daki Uluslararası Büyük Taarruz Sempozyumu ile çakışmamalı.
2-Tertip komitesi Şuhut Kaymakamlığı ve Şuhut Belediye Başkanlığı ile Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden oluşmalı.
3-Önümüzdeki günlerde tertip komitesinin davet edeceği sivil toplum kuruluşları, yazar, akademisyen,araştırmacı,bürokrat,siyasi partiler,meslek odaları ve kanaat önderleri ile birlikte bir çalıştay yapılarak “ÖNERİLER” toplanmalı. Neler yapılabileceği, nasıl bir yol izleneceği burada belirlenmeli. “Yaptık, oldu” şeklinde değil de ortak akılla kararlar alınmalı.
4- Sempozyum ve diğer etkinliklere siyasetin gölgesi düşmemeli. Gittikçe sertleşen siyasi atmosferin kutlamalara yansımaması dileğimizdir.
5-Tertip komitesi başkanlığı için tek isim düşünülebilir; Prof.Dr.Veysel Eroğlu.Bakan beyin Şuhut Atatürk Konağı (Büyük Taarruz Karargâhı), Kocatepe Zafer Yolu, 25 Ağustos Kent Ormanı,Şuhutlu Şehit ve Gaziler Merkezi, 25 Ağustos konser ve gösterileri için ne kadar çok emek harcadığına hepimiz şahidiz. Bu yüzden tertip komitesi başkanlığını için Prof.Dr.Veysel Eroğlu hocamıza teklif götürülmeli.6-Tertip komitesi ilmi başkanlığı için en uygun isim; Prof.Dr.Turan Akkoyun hocamızdır.Halen Adnan Menderes Üniversitesi Söke İşletme Fakültesi Dekanı olan hocamız, Kurtuluş Savaşı yıllarında Şuhut’ta neler yaşandığına dair ilk çalışmayı yapan bilim adamıdır.Prof.Dr.Turan Akkoyun hocamızın “Milli Mücadele’de Cephe Hududu Olarak Şuhud’daki Faaliyetler” başlıklı 22 sayfalık makalesi 1999 yılında Tarih Araştırmaları Dergisi’nde yayınlanmış ve bir çok çalışmaya kaynaklık etmiştir.( Aynı şekilde biz de “Kurtuluş Savaşı’nda Şuhut” kitabımızı hazırlarken makaleden çok istifade ettik). Hocamız mezun ettiği ya da mezuniyet aşamasındaki öğrencilerine Şuhut’la ilgili yüksek lisans, bitirme tezi veya ödev (paper) vererek kadirşinaslık örneği göstermiştir. Yine hocamızın sosyal medyada kurup yönettiği ve tamamen akademisyenlerden oluşan 120 kişilik grup “Şuhut Akademi” adını taşıyor. Şuhutlu olmamakla birlikte Şuhut’u bu.kadar seven ve değer veren Turan Akkoyun hocamız eğer bu görevi kabul ederse bizleri mutlu edecektir.”Ağustos ayına aylar var” deyip zamanı boşa harcamayalım.Çanakkale’de denize döktüğümüz Anzak askerlerinin torunları, yüz yıl sonra bile dedelerini anmak için Avustralya’dan ülkemize gelirken bizlerin yanı başımızdaki Kocatepe’de son derece silik, sönük etkinlikler yapmamız ayıp değil mi?Zafer meş’alesinin yakıldığı, Cumhuriyetin temellerinin atıldığı bu topraklar inanın çok daha fazlasını hak ediyor.1919 ruhunu yaşatmak için görev başına !

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Ekim 2024
P S Ç P C C P
 123456
78910111213
14151617181920
21222324252627
28293031