İŞTE ŞİMDİ GERÇEKLER EN NET BİR ŞEKİLDE GÖRÜLÜYOR MU? OKUYUNUZ VE SAKLAYINIZ…
Ön not: Afyonumuzun gurur kaynağı olabilecek KANAL 3 televizyonunu izliyorum.
Afyonumuzun geleceğini etkileyecek ve zenginliğe götürecek o kadar proje ve önerilerim oluyor. Ne tartışıyorlar, ne de konuşuyorlar, ama hiç de dikkatlerini çekmiyor. Sahipleri dâhil, hepsi de yakından tanıdığı değerli arkadaşlarım.
Her gün basında Afyonumuzu okuyoruz. Bu ne iştir.
Programlar hedef kitleye bir şeyler vermeli ve günümüzde yaşadığımız olaylar siyasete teslim olmadan uzman personeller davet edilerek cesaretle işlenmeli ve yapılan masraflarla atılan taş yerine varmalı, KANAL 3 tarihsel yerini almalı ve Afyonumuzu geleceğe taşımalıdır.
Afyon 1nci İKTİSAT KONGRESİ diyoruz, arayıp soran yok. Her yılın Aralık Ayının 3ncü haftasında OKUMA HAFTASI yapıyoruz ve bu sene de 5nci OKUMA HAFTASI ile beraber aynı hafta 1NCİ KİTAP FUARINI yapacağız, gören yok. Daha mı? Mera ıslah projeleri, Uluslar arası üniversite kurma projesi gibi!!!
Siyaset bu kadar sarılmayınız ve o dedi, bu dedi, vırt dedi, zırt dedi ile zamanı boşa harcamayınız.
OKUYUNUZ VE SAKLAYINIZ
Değerli hemşerilerim, yaşadığımız son 30 yılın ülke bilançosunu ve ülkemizdeki oynanan oyunları sınıf arkadaşım bir generalden gelen yazısını okuyalım.
İŞTE GERÇEKLER
Her şey 1991 yılı başında ABD’nin Körfez saldırısıyla başladı.
ABD, Bağdat’a yürümedi. Bunun yerine Irak’ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36.enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.
ABD’nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak’ı tümüyle işgal etmek.
Amerika, ‘’Kuzey Irak’taki yeni devleti Türkiye’nin güneydoğusu, Suriye’nin doğusu ve İran’ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan’ı, yani ikinci İsrail’i kurma’’ hedefini ortaya koydu.
BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ
Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi (Cumhurbaşkanı ve Başbakanımız bu projenin resmi eş başkanlarıdır)
Türkiye’deki bütün hükümetler, İncirlik’e yerleşen Çekiç Güç’ün görev süresini uzatarak ABD’nin Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular.
TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ
Bu süreçte Kuzey Irak’taki oluşum üzerinden Türkiye’nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğunu da fark etti.
İlk Olay: Genel Kurmay Başkanı Torumtay’ın istifası
Özal’ın, “kuzeyden Irak’a girme” emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay istifa etti. Böylece TSK, Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu.
O andan itibaren TSK’ya karşı ABD “tetik” düşürmeye karar verdi. “Ergenekon” tertibinin planlanmaya başlanması, o zamandır.
Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır.
Şimdi tehdit, Kuzey Irak’taki ABD varlığından gelmektedir. Dolayısıyla, “ABD güdümündeki” ÖHD, “ABD’den gelen bir tehdide karşı” kullanılamaz.
Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK’da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı.
Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş, ÖHD’i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirdi.
Yıl 1991.
ÖKK’nın PKK’yı hedef alması ve Kuzey Irak’ta kurulan devlete karşı tavır alması, Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır.
“Tugay” düzeyindeki ÖKK, “tümen” düzeyine çıkarıldı. Ankara’da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu ve “kullandığı” pek çok kişi aracılığıyla, tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı, ÖKK eğitim tesislerinin yapılmasını uzun süre felce uğrattı.
ABD’nin Kuzey Irak’taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK’ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi.
Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika’nın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal “hedef” seçildi.
Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak’a giderken, bu yolculuk önceden ABD’ye haber verilmiş olmasına rağmeniki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi.
Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı.
CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi17 Şubat 1993 günü gerçekleşti: Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi.
Ağustos 1994′de Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı “uygulandı” ve Kuzey Irak’a Çelik Harekâtı yapıldı.
35 bin Mehmetçik Mart 1995′de Kuzey Irak’a girdi. Kuzey Irak’a giren TSK, ABD’nin “egemenlik alanına’’ da girmiş oldu.
Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD’nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi “yarı-resmi” organlarında “Türk komutanlar hizadan çıktı” “Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor” türünden görüşlere yer vermeye başladılar.
Çelik Harekâtı öncesinde CIA’nın Moskova İstasyon Şefinin CNN televizyonunda Türkiye’nin “karışacağını” dünyaya şöyle ilan etti:
“Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye’dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.”
Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye’nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu “ifadelerle” belirtti:
“Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekâtta dikkatli olmanızı tavsiye ederim”
CIA Şefinin ve Holbrook’un “haber verdiği gibi”,12 Mart 1995 gecesi İstanbul’da Gazi Mahallesi olayları başladı.
TSK bu tehdidi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri, İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti.
Türkiye’de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı. 1991 yılında Özel Harp Dairesi’nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir “ulusallaştırmaydı”.
ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef, Kuzey Irak’tan yöneltilen tehdite karşı mücadele olarak tanımlanıyordu.
ABD, “kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma” denemesine girişti.
1973′den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen “İslamcı Cunta”, artık “Fethullahçı Gladio” Olarak kontrgerilla içinde TSK’dan boşalan yeri alıyordu. € Fethullahçı Gladio € nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olaylarıdır.
ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak’ın kuzeyinde 7500 “CIA Peşmergesinden oluşan bir askeri güç örgütlemişti.
Eylül 1996′da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayının yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı.
200′e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası’na taşındı.
ABD kaynakları, bu harekâtı “ABD’nin Vietnam’dan sonraki en büyük yenilgisi” olarak değerlendirdi.
Bu harekâttan 20 gün önce bir tuğgeneral, Aydınlık dergisine bir demeç vererek Eşref Bitlis’in uçağının ABD’ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı.
TSK, Çelik Harekâtını Başbakan Çiller’e haber vermeden gerçekleştirmişti. Çünkü Çiller’in ABD’ye “örgütsel” bağlılığı TSK tarafından biliniyordu.
28 Şubat harekâtının en önemli başarısı, Fethullah Hocaya indirdiği darbe oldu. Fethullah Hoca kaçıp ABD’ye yerleşti. Mayıs 1997 YAŞ toplantısında”160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması”, Başbakan Erbakan’a onaylaması için “dayatıldı”.
Bu uygulama, ordu içindeki Gladio’yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu. Çünkü kontrgerilla, artık €œFethullahçı Gladio€ ydu.
28 Şubat kadrosu içinde “ABD’nin Truva Atı “olan bir de general vardı: Çevik Bir.
Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, “İrtica”, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.
1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Org. Karadayı şunları yaptı: ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı genelkurmay karargâhından çıkardı.
Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.
Özel Harp subaylarımızın Çin’in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan’da “kullanılmasına” engel oldu. 1998 yılında genelkurmay başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu, ABD’nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu “açık bir dille” belirtti.
Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde “ABD’yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı” olarak tarihe geçti. Kıvrıkoğlu,”28 Şubat’ı BİN YIL sürdürmeye kararlıyız” diyen komutandı.
Demek istediği aslında, “ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek” olduğuydu. Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi:
BİN YILIN MEYDAN OKUMASI (MILLENIUM CHALLENGE 2002) !
ABD, “bu” isim altında, 24 Temmuz 2002′de Nevada çölünde Türkiye’yi işgal tatbikatı yaparak “gözdağı” verdi.
Bu, “ABD tarihinin” en büyük askeri tatbikatıydı. ABD’nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS, “tatbikatın Türkiye’yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu” açık açık yazdı.
Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti. Assoc. Press’e göre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi:
Türkiye’de bir “deprem” oluyor (!) ve TSK, €karışıklığı önlemek için€ yönetime el koyuyordu.
Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs’ı kuşatıyor ve “96 saat içinde” “hedef ülkeyi” işgal ediyordu.
“96 saat”, TSK’nın bir dış saldırıya karşı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından “kozmik sır” düzeyinde saklanıyordu (saklandığı €sanılıyordu€ ).
Tatbikatta işgal süresi olarak “96 saat” seçilerek, “hedef ülkenin Türkiye olduğu”, “anlayan kişilere” anlatılıyordu…
O dönemde Dışişleri Bakanı olan Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da 2 sayfa 9 maddelik bir “gizli anlaşma” yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini “açıklayamayacağını”, “gizli olduğunu” söyledi.
13 Temmuz 2003′de Doğu Perinçek bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı.
Birinci madde: “TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak’tan çekilecek” şeklindeydi.
Gül’ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu “Türk askerinin başına çuval geçirdi”. “Çuval geçirme” eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir “ihtardı.
Başbakanımızın o günlerde kullandığı “Müzik notası” vecizesi, yine, “anlaşmanın uygulanması gerektiğine” ilişkin TSK’ya yönelik bir uyarıydı.
“Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak’tan çık artık” diyordu Başbakan, TSK’ya.
ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in, Çuval olayından sonra Başbakan Erdoğan’a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu: “TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak’ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır”
Rumsfeld, çuvalı “Erdoğan’ın değil”, “TSK’nın başına geçirdiklerini” böylelikle anlatarak, Başbakan Erdoğan’ın “içini rahatlatmak” istiyordu.
Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının “artık geçersiz olduğu” açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe “başına çuval geçirilen komutan” olarak kaydedildi.
Buna ses çıkarmadı, böylece “Ergenekoncu” olarak suçlanmaktan kurtuldu.
“Başına çuval geçirilmesi “ne ve Kuzey Irak’tan çıkarılmasına rağmen “akıllanmayarak” sınır ötesi harekâtta ısrar eden TSK’ya karşı, Org. Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı.
“ABD’ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı” ve destekleyici tüm unsurlar “Ergenekon çetesi” olarak suçlanacaktı.
Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök “Ergenekoncu olmadığından”, onun görev süresince organizasyon “uykuya” yatırılmıştı.
Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt’a karşı kullanılan “Şemdinli olayıdır. O günlerde, Büyükanıt “çete kurmakla” suçlandı fakat sonuç alınamadı.
Fehmi Koru, “Taha Kıvanç” imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında “Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, ‘devleti yapılandırma’ amaçlı bir örgüt” demektedir.
Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir.
Ne var ki, şimdi bu “masum” tanımlamadan vazgeçilmesi, daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur.
Bu günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır.
ABD’nin belirli-belirsiz “her tür” desteğiyle iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD’ye “sorun çıkarmadan” eş başkanlık yapabilmek için, başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır.
Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve “1991 öncesinde olduğu gibi” ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır.
AB’nin de “bir kriter” olarak dayattığı gibi, TSK “sivil otoriteye” tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan “ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma” görevini unutacaktır.
“AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi” itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim:
CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation’un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor:
“ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye’yi kontrol edemez”
SONUÇ:
Değerli hemşerilerim. Son 30 yılda bölgemizde ve ülkemizde oynanan oyunları sınıf arkadaşım generalin anlattıkları ve yaşadığımız gerçekleri belge niteliğinde yukarıda okudunuz.
30 yıldır PKK terör örgütü derken nerelere geldi ve Türkiye Cumhuriyeti ile elinde silah pazarlık masasına oturdu.
Ordumuz BALYOZ uydurmaları ile komutansız kalmıştır. Savaş gemilerimiz limanlarda ve komutansızdır. Ülkemizin güvenliği tehdit altındadır.
Güney doğu sınırlarımız kontrolsüz ve El Kaidenin elinde. Bunların Suriye’deki işleri bitince elindeki silahları PKK ile beraber Türkiye’ye yöneltilecek ve önümüzdeki en az 10 yılı savaş içerisinde yaşayacağız.
Gençlerimiz, çocuklarımız ölecek ve ülkemiz yönetenlerin beceriksizliği yüzünden de parçalanacak ve fakirlik kaderimiz olacak ve tarihten ders almadığımız için de 100 yıl önceki savaşlar geri gelecek. İşte o zaman anaların gözyaşı hiç bitmeyecek.
Afyon Milletvekili arkadaşlarıma bizleri gelecekte bekleyen tehlikeyi ve savaşı ve ülkemizin bölünmesini önlemeleri için bir fanini peşine takılmamalarını ve partilerinden istifa edip bağımsız olarak mecliste görev yapıp halkımıza moral vermelerini istiyoruz.
Doğu ve Güney Doğudaki eski askerlerim ve arkadaşlarımla zaman zaman konuşurum.
Beni; değerli Kürt vatandaşlarımızın, bölgedeki oynanan oyunların farkında olmaları ve sağduyu ile hareket etmeleri ve ülkemize sahip çıkmaları mutlu ediyor. Yoksa yöre halkı elindeki silahı askerimize çevirse bu iş bugüne kadar biterdi.
PKK’nın askerimizi bırakırken, askerimizin PKK’lının elini sıkmaması ve o kurşun gibi bakışları bizim ne konumda olduğumuzun göstergesidir. İçimizdeki hainlere rağmen biz bu oyunu hep beraber bozacağız
KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI VE KÖTÜ SÖZ İÇEREN İFADELERİ YAYINLAMIYORUZ. SUHUTHABER.