Saadet partisi merkez ilçe başkanı Orhan Arslan haftalık yaptığı basın açıklamasında; Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Deprem ülkemizin bir gerçeği. Bunu her zaman göz önünde bulundurarak hareket etmeliyiz. Yapacağımız binaların depreme dayanıklı olmasının yanında zemini gevşek olan yerlere çok katlı binaların yapılmasına izin vermemeliyiz. Şehrimizde de maalesef bu hataya düşülmüştür. Bir zamanlar bataklık olan ve iki kattan fazlasına izin verilmeyen bölgeye 10 kat ve daha fazla katta binalar yapılmıştır. Bir başka husus ise yatay mimaridir. Çok yolcu alan minibüsler için kullanılan ‘balık istifi’ dediğimiz bir tabir var. Aslında aynı durum şehirlerimiz içinde geçerli. 10 kat,20 kat binalarda insanlar adeta balık istifi gibi yaşamaktadır. Minibüste 20 dakika yolculuk yapmalarına razı olmadığımız insanımızı, bir ömür boyu bu şekilde yaşamalarına da asla razı olmamalıyız. Yine bu minvalde şehirlerimiz aşırı kalabalık, köylerimiz, Anadolu’muz ıssızlaşmıştır. Bugün İstanbul’da 16 milyondan fazla insan yaşamaktadır. İstanbul’da meydana gelebilecek bir depremi kimse düşünmek bile istemiyor. Şehirlerdeki bu yoğunluğu azaltacak projeler geliştirmeli, insanlarımızı Anadolu’da geçimini sağlayacak bir gelire mutlaka ulaştırmalıyız. İşte tarım ve hayvancılık bir kere daha karşımıza çıkıyor. Biz mutlaka tarım ve hayvancılığı desteklemeliyiz.
TÜRKİYE TÜRKİYE’DEN YÖNETİLİR.
Ülke gündemindeki konulardan birisi ABD Başkan Adayı’nın yaptığı açıklamadır. Joe Biden’ın yaptığı açıklamayı kabul etmemiz mümkün değildir. Türkiye Türkiye’den yönetilir, dışarıdan değil. Hele hele kendi ülkesindeki sıkıntıların her geçen gün arttığı, dünyanın neresine müdahale etmişse orada kan, gözyaşı ve zulmün arttığı kovboyların ülkesinden hiç değil. ABD’nin ne siyasetimize, ne ekonomimize, ne de bir başka işleyişimize zerre miktarı karışmasına asla razı değiliz. Biz biliyoruz ki, sorunlarımız ne kadar büyük olursa olsun, kendi içimizde çözecek bilgi, birikim ve tecrübeye ülke olarak sahibiz. Siz kendi derdinize yanın. Biden’ın bu açıklamayı neden yaptığını düşündüğümüz gibi, 7 ay önce yapılan bu açıklamanın neden şimdi gündeme geldiğini de düşünmeden edemiyoruz. “Bu açıklama kimin işine yarar?” sorusunu da sormadan edememiyoruz.
KADINA UYGULANAN ŞİDDETİN EN ÖNEMLİ SEBEBİ ALKOL.
Bir diğer gündem maddesi ise İstanbul Sözleşmesi. Cumhurbaşkanı’nın ‘kendi çerçevemizi kendimiz belirleyelim’ sözlerini destekliyoruz. Yapılan bu açıklamanın sadece lafta kalmamasını istiyoruz. Daha önce zina kanununda da hata yaptığını bildirmesine rağmen hiçbir şey yapılmamıştır. Aynı durum yaşanmasın. Sözleşmeyi iptal edin. Kadına uygulanan şiddeti önlemek için siyasi partilerin ve STK’ların katılımı ile bir çalıştay yapın. Bu çalıştayda ise sadece sonuç yani ceza olarak değil, sebep olarak ta meseleye yaklaşın. Şiddetin sebebinin en başında geleni yüzde 60-70’lerle alkol olduğunu göz önünde bulunduralım. Nedense bu hiç konuşulmuyor. Mutlaka bu hususa dikkat etmeliyiz. Sebepleri ortadan kaldırırsak şiddet en aza inecektir, hatta bitecektir.
İKTİDARIN VEBALİNE SİZ DE ORTAKSINIZ.
Bir sözleşmenin sıkıntılarını konuştuğumuz gibi, bu sözleşmeyi uygulamaya koyanları da,meclise teklif verenleri de, mecliste ‘evet’ oyu verenleri de konuşmamız, bunları ikaz etmemiz gerekmektedir. Ne yazık ki cübbe giymiş, sarık takmış, sakallarını uzatmış bir zat çıkıp diyor ki; “İstanbul Sözleşmesinin zararlarını anlatın ama Cumhur İttifakına zarar verecek açıklamalar yapmayın”. Bunun meali “bizimkiler ne yaparsa yapsınlar destek vermeye devam edin. Sizi açlığa mahkum etseler de, ailenizi yok etseler de, çocuklarınızı sizden kopartıp bambaşka tiplere soksalar da, yanlış üstüne yanlış, zulüm üstüne zulüm yapsalar da oy vermeye, destek vermeye devam edin” demektir. Yazık. Aslında söylenmesi gereken “biz size bunun için mi destek verdik? Bu sözleşmeyi nasıl kabul edersiniz?” diyerek iktidarı uyarmalı ve hatadan dönmesini sağlamalı idiniz. Hata yapana destek olmak daha büyük hatalar yapmasına zemin hazırlamaktan başka bir şey değildir. Ne diyelim Allah akıl, fikir ve hidayet versin.
MAAŞIMIZI DOLARLA ALMIYORUZ AMA DOLAR BÜTÜN MAAŞIMIZI ALIYOR.
Her zaman dile getirdiğimiz gibi ülkemizin önemli gündem maddelerinden birisi ekonomi. Döviz ve altın fiyatları uçuyor, paramız her gün değer kaybediyor, tabiri caizse ‘pul’ oluyor. Ama bunları söylediğinizde “maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?” deniyor. Bu soru zaten yaşanan duruma ters. Maaşımızı dolarla alsak doların artışı bizi memnun eder, daha çok gelirimiz olur. maaşımızı TL olarak alıyoruz, dolar olarak harcıyoruz. Bizi endişelendiren şey bu. Bugün gıdadan otomotive, bilgisayardan gübreye, ilaçtan tohuma aklınıza gelen herşey dolarla geliyor sayın bakan. Ülkemizde köprü ve tünellere verdiğiniz geçiş garantileri bile döviz cinsinden sayın bakan. Biz maaşımızı dolarla almıyoruz ama dolar bütün maaşımızı alıyor. “hepimiz aynı gemideyiz” diyorsunuz. Siz güvertede ejder meyveli smoti içerek manzaranın tadını çıkartırken bizler vatandaş olarak açlıktan ölmemek için kürek çekiyoruz. Dolar arttıkça daha fazla kürek çekmek zorunda kalıyoruz. Aslında maaşları TL olarak değil de altın üzerinden verseniz hiç fena olmayacak. O zaman altın yükseldi itiraz da etmeyiz. İtiraz edersek o zaman diyebilirsiniz “maaşınız altınla değil mi, zam gelirse sizin karınıza” diye. 2002 de bir asgari ücret ile 7 çeyrek altın alınabilirken bugün 3 çeyrek altın alınamıyor. Ak partinin iktidara gelişindeki seviyeye yani 7 çeyrek altına asgari ücreti sabitleyelim. Yıllık asgari ücrete zam da yapmayın.Bir yandaş yazar da utanmadan çıkıyor diyor ki; “dar gelirlinin altınla ne işi var, sabah kahvaltıda altın mı yiyorsunuz?” sadece bir örnek vermek istiyorum. Bugün evlenme yaşı yükseldi, evlilikler azaldı diye feryat eden o gazeteciye sesleniyorum, işte o evlilik masraflarının birinci kalemi altındır. Aklınızı başınıza alın. Yalakalık yapmayı bırakın. İktidarı hata yaptığı konularda uyarmak sizin birinci vazifeniz olmalı.
AK PARTİ KURULUŞUNDAKİ ‘3Y’ UNUTULDU.
Geçtiğimiz günlerde Ak partinin kuruluş yıldönümü münasebetiyle mesajlar yayınlandı. Çeşit çeşit Ak partiye övgü mesajları okundu. Ne yazık ki söylenenler gerçeği yansıtmıyor. Gerçek şu ki Ak Parti kuruluşunda 3Y ile mücadele edeceklerini söylemişti. Neydi bunlar, Yoksulluk, Yolsuzluk, Yasaklar. Geldiğimiz noktada yoksulluk kat be kat artmıştır. İktidar kendi ağzı ile milyonlarca aileye sosyal yardım ulaştırdığını söylemektedir. Demek ki milyonlarca yoksul ailemiz olmuş. Yolsuzluk en üst perdeden, en kaliteli(!) halde yapılıyor. Yasaklar desen iktidarı eleştiren söz söylemeniz bile yasak hale geldi. Ne diyelim olanda hayır vardır. Kuruluş yıldönümünüz hayırlı olsun.
Bu düşüncelerle hepinize teşekkür ediyor, sağlıklı ve huzurlu günler diliyorum. Dedi.