AYDINLAR OCAĞI GENEL BAŞKANI PROF. DR. MUSTAFA ERKAL’IN TÜRKİYE’NİN EKONOMİK KRIZİYLE İLGİLİ YAZISI:
DAVET EDİLEN KRİZ…
Son günlerde Türkiye bir ekonomik kuşatma ile karşı karşıyadır ve bu kuşatmada dolar silah olarak kullanılmaktadır. Aslında bu kuşatma ile ekonomimizde oluşan krize davetiye uzun süredir takip edilen yanlış ekonomik politikalarla çıkarılmıştır.
AVM’lerde dolarla kiralamalar ve satışlar yapılması, kamu dahil ihalelerde dolarla işlem yapılması ve bazı alt yapı yatırımlarının dolara bağlanması bugünleri hazırlamıştır. Türkiye’nin ekonomik bir kuşatma altında olduğu açıktır. 15 Temmuz 2016’da başarılı olamayanlar, bugün doları kullanmaktadırlar. Türkiye, Ortadogu’da hak ve menfaatlerini koruyamaz ve hareket edemez bir hale getirilmek istenmektedir. Terör örgütleri ABD tarafından koruma altına alınmakta ve silah yardımıyla desteklenmektedir.
Bugünkü ekonomik krizinin sebebinin papaz olarak gösterilmesi bahanedir. Ancak” al papazı, ver papazı” söylemi çok talihsiz bir beyan olmuştur. Hukuk devletinde suçlu veya şüphelinin konumunu siyaset değil, yargı belirler. ABD’nin papazı bahane etmesi, gerçek niyetini perdelemek içindir.
Türkiye uzun süredir alternatif arayışına itilmektedir. Ancak Trump yönetimi bütünüyle ABD kamuoyunu temsil etmemektedir. Yöneticilerimiz ABD kamuoyunu mutlaka aydınlatmalıdırlar.
Suriye’nın kuzeyinde, Fırat’ın doğusundaki aleyhimize gelişmelerde ABD-Rus ittifakı vardır. O bölgede onlar tarafından kullanılan Kürtlere bir Kürt devleti kurdurulmaktadır. Burada oluşturulan ve silahlandırılan 60 bin kişilik PKK/PYD ordusu, tamamen ABD’nın eseridir.
Bunun için, öncelikle Malatya-Kürecik’te İsrail’in güvenliğini sağlamak için kurulan üs, göz önünde tutulmalıdır. “İncirlik üssü” lafı çok bayatlamıştır. Türkiye’nin kullanabileceği birçok önemli koz vardır.
Şu anda Suriye İsrail için tehdit olmaktan çıkarılmıştır. Şimdi sıra Türkiye ve İran’a gelmiştir.
ABD’nin Türkiye’den ithal edilen alüminyum ve çelikten aldığı ithal vergisini aşırı yükseltmesi,hem uluslararası ticarete aykırıdır ve hem de hasmane bir davranıştır.
Türkiye uzun süredir, üretmeyen ve her şeyi ithal eden bir ülke durumuna düşürülmüştür. Oysa Türkiye, dış ticaret fazlasına değil, dış ticaret açığına mahkum olan bir ülkedir. Uygulanan ekonomi politikası, Türkiye’nin lehine olmamıştır. Döviz getirisi olmayan şirketlerin dövizle borçlanmasına izin verilmemesi isabetli olmuştur. Faize yanlış bakış ve değerlendirmeler yabancı sermayenin kaçışına sebep olmuş, ülkeye doğrudan yatırımları azaltmıştır.
Bunun için bu ekonomik kuşatmaya karşı iktidarımızla, muhalefetimizle birlik halinde hareket etmeli ve ortak tavır sergilemeliyiz. Planlı bir kalkınma seferberliği ile üretime dayalı milli bir ekonomiye sahip olmalıyız. Ancak o zaman tam bağımsız bir ülke oluruz.