İttihat ve Terakki döneminde ağırlık kazanan fikir hareketlerinden bahsetmiştik. Atatürkçü çağdaşlaşmaya doğrudan etkileri dolayısıyla bu fikir akımlarından Batıcılık ve özellikle Türkçülük hareketinden biraz daha bahsetmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz. Türk Milliyetçiliği’nin kuşkusuz en büyük kuramcısı Ziya Gökalp’tir. Gökalp’e göre millet yalnız ırk, coğrafi şartlar, siyasal birlik veya irade kuvveti üzerine kurulamazdı. Kültüre yani ortak dil, din, ahlak, edebiyat ve sanata dayanırdı. Güdülecek amaç bütün Türkler’in kültür birliğine dayanarak kuracakları büyük ülke Turan’dı.
Gökalp Türk Milliyetçiliği’ne belirli bir karakter verebilmek ve devlet teşkilatını da ona göre düzenleyebilmek için Türkiye’de bir dizi reform yapılmasını gerekli görüyordu. Milli dil İstanbul şivesinde Türkçe olacaktı. Milli devletin kurulabilmesi kanunlarda değişikliği zorunlu kılıyordu. Gökalp laikliği yani dinin devletten ayrılmasını ve şarklı tesirlerden temizlenmesini savunuyordu.
Ziya Gökalp’in İttihat ve Terakki içindeki ve dışındaki taraftarları hızla arttı. Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura, Mehmed Fuat, Halide Edip, Mehmed Emin, Hüseyin Cahid, Akil Muhtar, Hüseyinzade Ali ve Hamdullah Suphi gibi Cumhuriyet döneminde de önde gelen aydınları Gökalp’in etrafında toplandı. Milliyetçi Fikirleri yaymak ve nihayet Osmanlı İmparatorluğu’nu bir Türk ulus devleti haline getirmek maksadıyla 1911’de Türk Yurdu, 1912’de Türk Ocakları teşkilatı meydana getirildi. Milliyetçiler devlet idarecilerini etkileri altına alınca devlet yenileşme konusundaki tutumu da belli oldu. Yenileştirmenin gerçekleştirilmesi vasıtası olarak laiklik ana siyaset halini alıyordu. Artık kültürünün aktarılmasına karşı konulan kayıtlar önemini kaybetmeye başlamıştı. 1. Dünya Savaşı, İslamcıları siyasal bir kuvvet olarak ortadan kaldırmış, batıcıların da iki esas fikrini, Osmanlılığı ve dinin imparatorluğun temeli olduğu düşüncesinin çürüterek zayıflatmıştı. Batıcıların çağdaşlaşma konusundaki pratik fikirleri de milliyetçiliğe katılmış, kısmen uygulanmasına bile geçilmişti. Böylece 1. Dünya Savaşı sona erdiğinde Türkiye’de ayakta kalmayı başarmış biricik ideoloji milliyetçilik oluyordu.
İttihad ve Terakki döneminde gelişen Milliyetçilik ideolojisiyle laikliğin batılılaşma cereyanlarının Türkiye Cumhuriyeti’ndeki reform hareketlerine esin kaynağı olduğu su götürmez bir gerçektir. Jön Türkler’in yaptıkları reformlar küçük olmakla birlikte yeni bir yolun açılmasına temel teşkil etmişti. Aile hukuku ile ilgili davalar şeriat mahkemelerinden alınarak sivil mahkemelere verildi. Adli meselelerde bütün salahiyet Adliye Nazırı’na verildi. Birden fazla kadınla evlenme hemen hemen imkansızlaştı. Tıp ve edebiyat fakültelerine kız öğrenci alındı ve kadınların hürriyeti üzerine kitaplar yazıldı. Laik okullar ulemanın etkisinden kurtarıldı. Kur’an ve bazı dualar Türkçe’ye çevrildi. Dolayısıyla dilde arınma işi de bu esnafa gelişti. Daha önce Selanik’te çıkan Genç Kalemler Dergisi’nde Ali Canib ve Ömer Seyfettin Türkçe yazılar yazarak dilde reformu savunmuşlardı. Batı medeniyetinin bazı büyük eserleri Türkçe’ye çevrildi. Sanat, edebiyat, felsefe alanında yeni gelişmeler kaydedildi. Milli Kütüphane, arşivler, müzik ve coğrafya enstitüleri gibi kültürel kurumlar meydana getirildi. Takvim de kısmen değiştirilerek kamer ayı yerine batının güneş ayı kabul edildi.
Dr.Ayhan Aydin