Afyonkarahisar’da PTT önünde toplanan memurlar 2012 yılında memur maaşlarına zam yapılmamasını protesto ederek bordolarını yaktılar.
Kamu-Sen Afyonkarahisar İl Temsilcisi Erol Özsoy yaptığı basın açıklamasında, toplu Sözleşme Yasası’nın da bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) onaylanarak yürürlüğe girmesini istedi. Özsoy, Yıllardır kamu görevlilerini ezen, hakir gören, yok sayanlar, her fırsatta ilkleri yapmakla övünenler, bir ilke daha imza atmış ve tarihinde ilk defa memurlar yeni yılda maaş zammı alamamıştır.
Anayasaya göre memurların maaş artışları toplu sözleşme ile belirlenmek zorundadır.
Memurlara toplu sözleşme hakkı getiren anayasa değişikliğinin üzerinden tam 18 ay geçmiştir.
Ancak hala toplu sözleşmenin nasıl yapılacağına dair kanun tasarısı ortada yoktur.
2012 Mart ayının ortasına geldiğimiz şu günlerde kamu görevlisi, emekliler, dul ve yetimler ile 4/c’li çalışanlar olmak üzere yaklaşık 5 milyon kişi, tam 3 aydır, dört gözle çıkarılacak kanunu ve maaş zammını beklemektedir.
Anayasada kamu görevlilerine toplu sözleşme hakkı tanıyan 12 Eylül referandumunun üzerinden 18 ay, Üçlü Danışma Kurulu toplantılarının üzerinden 7 ay, üzerinde kısmen anlaşma sağlanan Yasa Taslağının Bakanlar Kurulu’na gönderilmesinin üzerinden tam 4 ay geçmiştir. Tasarı, TBMM gündemine geleli de 1,5 ay olmuştur.
Ancak, komisyon dipsiz bir kuyu misali, tasarıyı adeta iç etmiş durumdadır.
18 ay içinde TBMM gündemine sayısız kanun getiren, şike yasasını meclisten 2 kere geçiren, sosyal güvenlik kanununda değişiklik içeren, milletvekili maaşlarını artıran tasarıyı 15 dakikada oylatan hükümet, MİT Kanunu olarak bilinen kanunu 1 gün içinde meclisten geçirip, 1 günde de Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmasını sağlayabilmiştir.
Buradan Hükümete soruyoruz:
Memurlarla ilgili kanunu çıkaracak zamanınız mı yoktu da 18 aydır, toplu sözleşme kanununu çıkaramadınız?
Yoksa nasıl kanun yapılacağını mı bilmiyorsunuz?
Bu tavrınız memurlara ve emeklilere olan sevgisizliğinizin bir tezahürü değil midir?
Biz kamu görevlilerinin adil temsilinin sağlandığı, Hakem Kurulu’nun gerçekten bağımsız olduğu, memurlarımızın tüm sorunlarının tartışılıp, çözüme kavuşturulabileceği bir kanun istiyoruz.
Ancak hükümet, kirli hesaplar peşinde koşuyor, kanunu taleplerimiz doğrultusunda çıkarmamakta direniyor.
İnancımıza göre, işverenin yükümlülüğü işçiye ancak gücünün yeteceği işi yüklemek, ona zulmetmemek, ücretini alnının teri dahi kurumadan veya tam zamanında ödemektir.
Bu konuda sevgili peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “sizden birinin kardeşi onun elinin altında bulunursa ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin, ona gücünün üstünde yük yüklemesin.”
Maiyeti altındakilerin hak ve nafakalarını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter.”
“İşçinin ücretini, teri kurumadan veriniz.”
Ama Hükümet, kul hakkı yiyor ve memurlarımızın hakkı olan ücreti, yeni yıl zamlarını vermiyor. Anayasal suç işliyor; toplu sözleşme kanununu çıkarmıyor.
Kanun çıkarılmamasının suçunu da sendika ve bürokratlara yıkmak istiyor.
Adalet düsturu ile iktidara gelenler bugün en büyük adaletsizliği yapıyorlar.
Bu tavır, 2 milyon 600 bin kamu görevlisi, 2 milyona yakın memur emeklisi, yüz binlerce dul ve yetim ile 45 bin 4/C’liyi yok saymak ve kaderiyle baş başa bırakmak anlamı taşımaktadır.
Bu tutumu bir insanlık ayıbı olarak görüyoruz.
Bu ayın 15’inde AKP, bir rekor daha kıracak ve tam üç ay boyunca memuruna, emeklisine zam vermeyip inim inim inleten Hükümet olarak tarihe geçecektir.
Doğalgaz fiyatları yükseldi; odun kömür zamlandı; yiyecek fiyatları aldı başını gidiyor ama memurun ve emeklinin maaşı yerinde sayıyor.
Yetkililer ise adeta toplu sözleşme hakkını söke söke aldığımız için bizlerden intikam alıyor.
Lojman kiraları artırılmıştır. Servis ücretlerine zam gelmiştir. Yemek bedellerine zam yapılmıştır. Vergiler, harçlar zamlanmıştır. Velhasıl devlet, bütün alacaklarına yılbaşında zam yapmıştır.
Ama borçlu olduğu kamu çalışanlarına ve emeklilerimize zulmetmeyi reva görmüştür.
Bizler memurlarımızın, elektrik, doğalgaz, benzin, tüp ve zorunlu tüketim kalemlerine yapılan zamlar nedeniyle eriyen maaşlarının yükseltilmesini, yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesini istiyoruz.
Elektrik, su faturalarımızı geç ödediğimizde, vergimizi geciktirdiğimizde, gecikme bedeli ödüyoruz.
Hükümet de memurun zamlı maaşını geciktirmiştir. Öyleyse iktidar da bize gecikme bedeli ödemek zorundadır.
Zam yapılmayarak, memurlara maaş zammı olarak verilmesi gereken aylık 1 milyar 55 milyon lira, kasada kalmaktadır. 3 ayda bu tutar 3 milyar 165 milyon liraya ulaşmıştır.
Hazine bu parayı değerlendirerek kâr elde etmektedir.
Bu paranın nemasını istiyoruz.
Bu nedenle 1 Ocak 2012’den geçerli olmak üzere, zam yapılmayan her ay için, memur ve emekli maaşlarına, yapılacak zamma ilave olarak, vergilerden alınan gecikme bedeli oranında telafi artışı eklenmesini talep ediyoruz.
10 yıldır komik zamlarla memuru, memur olduğuna pişman eden iktidar, şimdi de ödenmesi gereken zamlı maaşını ödemeyerek yaşadığına pişman etmek istiyor.
Maaşların zamsız ödenmesinin hiçbir geçerli mazereti yoktur; olamaz.
12 Eylül 2010 tarihinden bu yana bilinçli olarak toplu sözleşme kanununu çıkartmayan Hükümetin zamsız maaş ödemesi, memuruyla, emeklisiyle, dul ve yetimiyle 5 milyon kişiyi yok saymaktır.
Memur memur olalı, böyle zulüm görmemiştir.
Memur memur olalı, zamsız maaş almamıştır.
Ama bu hükümet memura ve emekliye bu acımasızlığı reva görmektedir.
Bizler de bordrolarımız yakarak bu zulmü protesto ediyoruz ve buradan Hükümeti son kez uyarıyoruz:
Artık bu vurdumduymazlığınıza ve sorumsuzluğunuza son verin!
Memurlarımızın, emekli dul ve yetimlerimizin ve 4/C’li çalışanlarımızın daha fazla hak gaspı yaşamaması için bir an önce toplu sözleme kanununu taleplerimiz doğrultusunda çıkarın ve toplu sözleşme masasını kurun!
Yüzünüzü bir kez olsun vatandaşa ve kamu görevlilerine çevirin!
Kul hakkı yemekten vazgeçin; mazlumun ahını almayın!
Memura hesap vermeye hazırlanın!
Unutmayın ki, mazlumun bordrosunun ateşi, bir gün sizi de yakacaktır!